AK Parti, Perinçek’in despotik dostlarıyla aynı gemide…
AK Parti iktidarının, son dönemde nasıl bir hüzünlü şarkıya talip olduğuna bakar mısınız… Demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve kalkınma vaatleriyle yola çıkan bir parti, sonunda Doğu Perinçek’in despotik dostları Çin ve Rusya’nın diktatörlükten bozma eski model gemisine sığınmak zorunda kalıyor.
Kuruluş hikayesinin başladığı ilk günden itibaren AK Parti’ye kalbiyle, ruhuyla, emeği ile katkı koyan insanlar ve bu partiye gönül veren milyonlar, herhalde yüzyıl düşünselerdi, hikayenin böylesine dramatik bir şekilde biteceği akıllarının ucundan bile geçmezdi.
Ama ne yapalım ki her hikaye mutlu sonla bitmiyor. İşte 22 yıl sonra AK parti iktidarı, Türkiye’yi otokratlar ligine sokuyor, tam bir kabus hikayesi… Ayrıca bu rota değişikliğini de iktidardan değil, başkalarından öğreniyoruz.
Çünkü son yıllarda Türkiye’nin uluslararası alandaki rota değişikliklerini genellikle resmi olarak Rusya açıklıyor. Diplomatik anlamda Putin ‘kanka’mız olduğu için bu kez de öyle oldu, Rusya Devlet Başkanı Putin'in dış politika danışmanı Yuri Uşakov, Türkiye'nin BRICS'e üyelik için başvuru yaptığını açıkladı.
Şu ana kadar henüz iktidardan resmi bir açıklama yapılmamış olsa da anlaşılan Rusya doğrusunu biliyor ve BRİCS’e resmi üyelik başvurusunda bulunmuşuz. Nitekim Cumhurbaşkanlığı kaynakları da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 22-24 Ekimde Kazan'da düzenlenecek BRICS Zirvesi'ne katılacağını doğruladı.
Malum geçtiğimiz yıllarda “Şanghay çadırı”na üye olma hevesine kapılmıştık, bu konuda başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidar yetkilileri bolca ŞANGAY övgüleri anlatmışlardı. Neyse sonunda, bize çok da uymayan demokratlar liginden çark ederek, ‘kutsal devlet’ genlerimize yakışan otokratlar ligine terfi ediyoruz!
Bizim için bir bakıma ‘amatör lig’ özelliği taşıyan BRİCS’teki yeni dostlarımız şunlar: Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan, Mısır, Etyopya, Güney Afrika, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri.
Bu ülkelerin hemen büyük bir bölümü, gerçek anlamda bir ‘hukuk devleti’yle yönetilmiyor. Büyüyen ekonomiler olarak tanımlanan BRİCS ülkeleri içinde yer alan Çin, dünya ekonomisinde önemli bir yer tutuyor. Bu açıdan bakıldığında kalkınmış bir ülke. Ancak dünyadaki yeni yaklaşıma göre ‘kalkınma’ ve de ‘refah toplumu’ kavramları sadece ekonomik büyümeyle izah edilmiyor artık.
Zira bireylerin daha iyi bir hayat sürdürebilmeleri için maddi imkanların iyileştirilmesinin yanı sıra bireysel yetenek ve özgürlüklerinin de genişletilmesi gerekmektedir. Böylelikle refahın artırılmasında kişi başına
düşen gelir artışının yanında ‘mutluluk’ gibi bir kavram da öne çıkmaktadır. Haliyle bu durum, kalkınmanın farklı bir bakış açısıyla ele alınmasını gündeme getirmiştir. Dolayısıyla mutluluğu barınma, sağlık, eğitim, kişi başına düşen gelir, refah düzeyi, gelirin dağılımı, özgürlükler, iyi yönetim, yolsuzluğun önlenmesi, aile ve sosyal ilişkiler, çevresel değerler bakımından kalkınmayı kapsayacak bir perspektiften değerlendirmek gerekiyor.
Toplumların mutluluk düzeyinin yükselmesi, ancak insanı merkez alan bir yaklaşımla mümkündür. Mutluluk kalkınmanın en önemli göstergeleri arasındadır ve kalkınma yarışında mutlu toplumların öne çıkma potansiyeli daha yüksektir. Ama bu yeterli değildir, çünkü insanların kendilerini mutlu hissedebilmeleri için ‘hukuk’ ve ‘özgürlük’ güvencesine sahip olmaları gerekir.
Birleşmiş Milletler her yıl Dünya Mutluluk Endeksi, Küresel Mutluluk Endeksi ve Gayri Safi Milli Mutluluk Endeksi yanılmaktadır. Bu arada en güvenilir sonuçlar veren endeks olan Freedom House da ülkelerin demokratikleşme sürecini analiz eden Demokrasi Endeksi ve Siyasal Kalkınma Endeksi yayınlıyor.
Son yıllarda yapılan güvenilir araştırmalar da ortaya koymuştur ki demokrasinin mutlulukla ilişkisi, politik rejimin etkisini şekillendirmede bir modeldir. Politik rejimin mutluluğu etkileyebileceği iki yol vardır: ideoloji ve siyasi rejimin rengi ve doğal olarak rejime bağımlılık. İşte tam da bu yüzden, ülkelerin mutluluğu siyasi rejimin rengine göre yükselmekte ya da düşmektedir. Mesela 2024 Dünya Mutluluk Raporu’na göre, demokrasi düzeyi bakımından üst sıralarda yer alan ülkelerin en mutlu ülkeler olduğu görülmektedir. Buna göre en mutlu ülkeler; Finlandiya, Danimarka, İsviçre, İzlanda, Hollanda. Türkiye dahil, BRİCS ülkelerinden hiçbirisi, 106 ülke arasındaki mutluluk sıralamasında ilk ellinin altında yer almıyor, mesela Türkiye 98. sırada…
Şimdilerde Doğu Perinçek ve avanesi, AK Parti’nin kendi çizgilerine gelmesinden dolayı çok mutlular. Bu sevinçte bir yanlışlık yok, zira yıllardır Çin pazarlamacılığı yapan Perinçek’in gayretleri boşa gitmedi, bu yüzden de sevinmek en doğal hakları…
Ancak AK Partililerin de Perinçek’le birlikte sevinmeleri biraz tuhaf… Herhalde onlar da demokratik dünyanın hukuk, özgürlük, insan hakları gibi değerlerinden kurtuldukları için seviniyorlar. Evet, demokrasiden kurtulacakları için mutlular ama bir de hayatın gerçekleri var. Mesela 2022 yılında AB ülkelerine olan ihracatımız 103,1 milyar dolar ve toplam ihracatımızda ilk sırada yer alıyor, kısacası ihracatımızın yüzde 40.6’sını Avrupa’ya yapıyoruz.
Peki, girmeye can attığımız ‘otokratlar ligi’ ile ticaretimiz ne durumda dersiniz… Hemen söyleyelim, Türkiye’nin şu anda Çin’e ihracatı 3 milyar dolar civarında, ithalatı ise 32-33 milyar dolardır. Türkiye ile Rusya arasındaki ticarette ise daha vahim bir tablo var. 2022 verilerine göre
Türkiye’nin Rusya’dan ithalatı 49 milyar 671 milyon dolar, Rusya’ya ihracatı ise sadece 6 milyar 881 milyar dolar.
Demokrasiden yorulup, otokratlar ligine girecekleri için sevinenlere mutluluklar diliyoruz, umarız bir gün ‘hukuk’a ihtiyaçları olmaz…